Gestalt deyince aklıma geldi… Nedir algıda geçicilik? Ses benzeşmesi yetmiyormuş gibi, bir de anlamı üzerinden fikir yürüterek “algıda seçicilik” kavramına değinmek istiyorum öncelikle. Çünkü, karşılaştırır karşılaştırmaz “Algıda geçicilik, algıda seçicilik kavramının tam tersidir.” demek geçebiliyor insanın içinden ve önce onun ne olduğunu hatırlayalım istiyorum, literal stayla:
“Algıda seçicilik, insanın algı sürecinde etkili olduğu kabul edilmiş psikolojik bir kavramdır. Çevrede bulunan uyarıcılardan, olaylardan ya da nesnelerden bir ya da birkaçına dikkati yöneltmektir. Kişinin daha önce yaşadığı deneyimlerin, önyargıların, rüyaların ve benzer her türlü duygulanımın o anki algılama düzeyinde etkili olduğunu ifade eder.” Bu tanım çok vikipedik oldu tabii; çünkü öyle.
Ekşi Sözlük’te ‘eleqtra’nın şu yazdıkları daha iyi: “İnsanın sürekli olarak, bir süredir üzerinde düşündüğü veya o anda aklında bulunan bir konu ile ilgili şeyleri, diğerlerinden daha önce ve daha fazla görmesi, algılaması.”
‘Bigbrother’ın anlatımı da güzel: “bilinçaltınca güdülenen algılama durumu. Birçok benzer şey arasında bazen sadece ilginizi çeken şeyi görmeniz, farketmeniz durumu.”
‘Egawen’ kod isimli Ekşi Sözlük yazarı ise bir atıfla işi çözmüş: “Derdi olmayan deveyi görmez.”
Demek ki neymiş? Algıda geçicilik algıda seçiciliğin tam tersi değilmiş. Nasıl olsun ki? Tam tersi diyebilmemiz için zıttı olması lazım bir kere. Ayna yansıması gibi yani… Ama daha burnunu bile sokamıyor ki görüntüye, anlı şanlı algıda seçicilikle yüz yüze gelsin. Geçiyor gidiyor insanın aklından, daha kavramlaştırılabilecek kadar bile olmadan; geçicilik demem ondan zaten. Bir daha uğramıyor, akılda kalmıyor bu şeye örnek verilebilecek hadiseler; haniymiş ki zihin boyutunda kendine ait yeri olsun, otursun yerleşsin yayıla yayıla veya ne bileyim, bir anlığına da olsa işe yarasın.
Ekşi Sözlük’te bir “Algıda geçicilik” maddesi de var. Orada ‘m re’ kısa bir tanım yapmış ki ben de benzeri bir şeyi belki daha uzun ve ayrıntılı ifade etmeye çalışıyorum aslında bu yazıda. O şöyle demiş: “işine gelmeyen mevzuyu filtreden geçirip eleme, sallamama durumu.”
Algıda geçicilikle ilgili benim tanımım ise şu: Algıda geçicilik, algıyı dumura uğrattığı anda olmasa da daha sonra hatırlanması mümkün olamayacak denli önemsiz bulunan, bir kez daha rastlandığında önünden hızlıca geçileceği öğrenilmiş silik şeylerin yarattığı bir etkisizlik durumudur. Artık nasıl oluyorsa…
Bazen şöyle olabiliyor:
Sonu seçiciliğe varsın diye olmalı bir şeydir ya tekrar ve sıklık; reklamcılıkta frekans deniyor hani… İşte o frekans, bazı reklamverenlerin nafile bir ısrarla akla ziyan reklamları için başvurduğu bir can simidi suretine de bürünebiliyor aynı zamanda. “Valla, geribildirimler iyi gibi ama biraz daha abanmak mı lazım acaba? Plasiyerler marketlere laf yetiştiremiyor!”
Bakınız, reklamverenin diyorum, çünkü Kayahan’ın şimdi melodisi bile unutulmuş bir şarkısından belki hatırlanabileceği üzere, “sarı saçlarından” öncelikle kendisi sorumludur reklamveren. Kimin boyadığı değil burada mevzubahis olan çünkü, kimin boyattığı daha çok…
Sarı saça itirazım yok elbette. Diğer saç renklerine göre mukayeseli bir analize girişmem de mümkün değil şu anda bana ayrılan süre içinde.
Ben diyorum ki, “sonradan olma sarı saçlar” bir reklamverenin tanıttığı ürün veya hizmet üzerinde emanetmiş gibi duruyorsa (durmayabiliyor da!) veya satın alma yerine başka şeyleri çağrıştırıyorsa her görende ayrı ayrı, örneğin “kısa dönem kiralama” gibi, “bi’ bakıp çıkmak” gibi, biliniz ki orada bilinçli bir reklamverenin değil, bir acar kuaförün marifeti vardır.
Ne diyorduk?.. Ha, evet…
Gel gel sarışınım gel, gel sana alışığım gel / Gel gel gün ışığım gel, gel çok karışığım gel…
Yok ama o sarışın bu sarışın değildi galiba…
Hangisiyse artık…