Ne gariptir ki bize ilk öğretilen konulardan biridir; ‘arkadaşlarınla iyi geçin’
Tamam, ben iyi geçineyim de ya sonrası, sonradan bu bana nasıl dönecek, o da benimle iyi geçinecek mi diye soramıyorsun. Çünkü gelecekte başına ne gelecek bilemiyorsun, sadece sanıyorsun, umut ediyorsun, dahası tüm bu düşüncelerinin de farkında değilsin. Kendiliğinden oluşuyor.
Bana bir yıl önce ‘arkadaşlarına fazla yatırım yapma, belki de onlar gerçek arkadaşın değil’ deselerdi, ‘yok daha neler’ derdim. Ve eklerdim ‘ne kadar güvensiz ve zavallısın diye. Ne yazık ki haksızmışım. Bunları düşündüğüm için meğer ben zavallıymışım. İnsan arkadaşlarını tanıyamıyormuş, arkadaş tanımlamasında bulunduğunuz kişiler ya ‘sektördaş’ ya da ‘çıkardaş’ olabiliyorlarmış. Hepiniz bir daha düşünün şimdi, kaç arkadaşınız var? Onlara ne kadar yatırım yapıyorsunuz? Onlar size ne kadar yatırım yapıyor.
İşte tüm bunları yaşadığım son bir yıl içerisinde fark ettim. Gerçek arkadaşım kimdi? Kimlerdi?
Ne yazık ki bu gerçekle yüzleşiyorsunuz. Etrafınızda bulunan kişilerin çıkarları doğrultusunda sizinle beraber olduğunu anlıyorsunuz. Sakın yanlış anlaşılmasın, burada yazdığım bu durum hayatın normal akışında olması gereken bir durum. Her zaman çıkarını gözeten insanlar etrafımızda olacak. Sorun, bizim bunları nasıl fark edeceğimizle ilgili.
Şimdi düşünün, arkadaşım dediğiniz bir iş arkadaşınızın özel bir günü için sizi davet ediyor, davet günü sizin de tatile çıkacağınız güne geliyor. Acaba kaç kişi programını değiştirir ve İstanbul’dan Ankara yapar, iki saat arkadaşıyla özel gününü paylaşır ve İzmir’e gider. Aynı gün Türkiye’nin üç büyük şehrine yolculuk. Birçoğunuz bu duruma göreceli evet diyebilir. Şimdi o arkadaşım defalarca bulunduğum şehire geliyor, benimle görüşemiyor ve arkadaşız. Haklısınız, ters bir durum var ortada. Yani zavallı ben, göreceli olarak tabii. Eğer diğer bir dostunuz da sizin 20 yıllık arkadaşınızsa ve mazeretleri Oscar ödüllük olduysa, işte size gıcır gıcır süper ‘sektördaş’ örneği. Tadından yenmez bir durum.
Arkadaşlıkta yatırım işte tam bu nokta da başlıyor. Arkadaşlığın beslenmesi için sizin verdiğinizden bir fazlasını karşı taraftan almalısınız. Siz de bir fazlasını vereceksiniz ki bu ilişki beslenip büyüsün. Bu döngü arkadaşlığı oluşturur. Eğer bu alış verişler olmazsa, bunun farkına da varmazsanız ilişkiniz sektördaş olmuştur ve siz bunun farkında değilsinizdir.
Hayat hepimizi olması gerektiği gibi yönlendiriyor, kendi suyolumuzda ilerliyoruz. Bazıları için siz o suyolunu oluşturursunuz. Bazıları da sizin suyolunuzu oluşturur. Başkalarının yolunda ki pürüzleri kaldırmak için çabalarsınız, kendi yolunuzda ne oluyor bakmazsınız. İşte ikinci bir hata daha. Konumunuz gereği başkalarını düşünmekten kendinizi bertaraf ediyorsunuz. Etrafınızda bulunan kişilere ne kadar düzgün suyolu açarsanız açın unutmayın ki; onların suyolları sizinkiyle kesiştiğinde size acımayacaklardır. İşte o arkadaşlarınızda ‘çıkardaş’ olmuşlardır. Kendi çıkarları söz konusu olduğunda, hiçbir şekilde acımadan sularının akması için her şeyi yapacaklardır. Siz sadece seyircisinizdir artık, o kadar.
Sizler hayatınızda kendiniz için bir şeyler yapacaksanız arkadaşlarınızı iyi seçin. Onların ne kadar sektördaş ne kadar çıkardaş olduklarına bir bakın. Onlara yatırım yaparken size de ne kadar yatırım yaptıklarını dikkat edin. Eğer azalarak size geliyorsa bir daha değerlendirme yapın. Her şeyinizi paylaşmayın, gerektiği kadar, asla fazlası değil. Yatırımınızı kendinize yapın, merkezde olduğunuzu ve sağlam durmanız gerektiğini unutmayın. Unutmayın ki hayat sizin için daha keyifli olmalı, yaptıklarınıza değil.
Hayatı yakalayın, hiçbir şey için geç kalmadınız….
Tabii arkadaşlarınızla, gerçek olanlarla….
Ali Özel