Bitkiler de canlı vejetaryanlar onları neden yiyor?
“Ben vejetaryenim, yemem şekerim” cümlesini hiç sevmedim, hep itici geldi. Eti kokusuna ya da çiğnemeye tahammül edemedikleri için yemiyorlar bunun adına da vejetaryenlik diyorlardı sanki hep. Bir gün gene et yemeyen biriyle karşılaştım.
-Vejetaryenliğe doğru gidiyorum dedi.
-Neden, diye sordum.
-Canlıydı o, dedi.
-Ama bitkiler de canlı, dedim. Onları da yiyoruz.
-Ama bu hayvanların gözleri, kulakları vardı. Yüzü gözümün önüne geliyor şimdi tenceredeki bu hayvanın, dedi.
Orada durdum, bu durum, gerçek vejetaryenler hakkında daha çok şeyi merak etmemi sağladı. Ona saygı duyduğumu hissettim. Ve başladım araştırmaya.
Et yemeyenlere vejetaryen deniyor basitçe. Ama onlara göre Vejetaryanism aslında meyve, sebze, tahıl, kuruyemiş, mantar gibi sadece bitkilerden oluşan beslenme şekli. Kulağını diğer taraftan göstermek bir nevi..
Dünyada pek çok insan ahlaki ya da ekolojik hassasiyetlerle bazen dini inanışları çerçevesinde ve hatta ekonomik nedenlerle et ve et ürünleri yemeyi reddediyor. Bu noktada, bir şeyleri düşünerek, inanarak uygulayan ve hatta protesto eden bir grup gördüm araştırmalarımda.
İnanarak et yemeyi reddeden Hindular, ekolojik hassasiyetlerle bunu reddeden batılılar ve et fiyatlarını protesto etmek için belki de bir gün biz Türkler.. Vejetaryenler..
Vejetaryenler kendi aralarında farklı gruplara ayrılıyorlar. En katı kurallarıyla vegetaryanismi savunanlar hayvanları geçtik, hayvansal gıdalardan balı bile yemiyor. Bunlar “vegan” olarak nitelendiriliyor. Bir de “lacto vejetaryenler” var, bunlar süt ve süt ürünlerini yemiyorlar ama yumurta yiyorlar. “Ovo vejetaryenler” mesela yumurta yiyor ama süt ürünlerini yemiyor.Yarı vejetaryenlar var bu arada (semi vegetarian), bunlar balık ve beyaz et yiyor, kırmızı et yemiyor.
Özellikle memelileri yememeyi tercih edenler var. Bu grup ilgimi çekti. Yamyamlık nasıl duygular hissettiriyorsa bir memeliyi yemek de o duyguları hissettirebilir bazılarına.. Bir de vejetaryenlerin de ötesi “fruitarian”lar var. Sadece meyveleri yiyorlar. O mevsimin meyvelerinin yere düşenlerinin çekirdeksiz, tohumsuz olanlarını ve damarsız olanlarını tercih ediyorlar.
Şöyle düşünüyorlar: Damarsız olmalı bir canlı öldürmemeliyim, tohum ya da çekirdek olmamalı, üremesini, yetişmesini engellememeliyim. Hindistan’ın siyasi vemanevi lideri Mohandas Gandhi 5 yıl fruitarian diyet yapanlardanmış, ilginç geldi.
Vejetaryenlik Hindistan bölgesindeki antik dönemlere ait inanışlar gereği dini algılayışla daha mistik bir havada uygulanıyor.
Hindu inanışlarında “ahimsa” diye bir kavram var. Şiddetsizlik, kişinin kendini diğerlerine gereksiz zarar vermekten sakınması, aynı zamanda kendi varlığını saflaştırma çabası olarak algılanıyor bu kavram.
Nitekim hindularin et yemekten kacinmalari, inek ve benzeri kutsal hayvanlara saygıları da bu inanışa bağlanıyor.
Batıda ise Hindu mistisizminin etkisi ile birlikte daha çok rasyonel fikirler hakim vejetaryenliğe bakışta. Yeşilcilerin doğaya saygısının ve sağlıklı beslenme meraklılarının ileri boyutu algısı var 20. yy sonlarında etkin olmaya başlamış Batı Vejetaryenleri arasında.
Özellikle Avrupa&ABD’de yaşayan Müslümanlar arasında vejetaryenlik yayılmaktaymış meğer. Hatta Müslüman Vejetaryenlerin bu alanda faal dernekleri mevcutmuş.
Allah’ın helal kıldığı bir yiyeceği kendine haram kılmak tarafından bakıldığında tartışmalı bir konu olarak nitelendirebileceğimiz vejetaryenlik ile ilgili islamicvegetarianism.com isimli sitede ilginç fetvalar gördüm.
Şeyh M. S. Al-Munajjid, Ayatullah Sayyid Khamanei ve pek çok alimin “et yemek islamda yasaklanmamıştır, ancak az et tüketimi teşfik edilmiştir. İslami kanunlarda vejetaryenliğe karşı bir itiraz yoktur. Ancak etin haram olarak algılanması yanlıştır.” ifadeleri kullanılmıştı.
Stanford Universitesi İslam Araştırmaları Enstitüsü Danışmanı Hamza Yusuf isimli bir İslam bilimci şöyle demiş “Şeriat Bilimi” isimli kitabında: “Şeriat kurallarına göre islamda et yemek bir zorunluluk değildir” ve “Hz Muhammed de günlük yaşamda yemeklerinde et kullanmadan yarı-vejetaryen beslenmeyi tercih etmiştir”. 1 poundluk et üretmek için gerekli tahıl miktarının, tahılın kendisini üretmek için gerekli miktardan daha fazla olduğunu söyleyerek ABD, Canada ve Avrupa’daki et endüstrisini eleştirmiş Yusuf Hoca. Dünyanın pek çok yerinde kıtlık nedeninin bu ülkelerdeki aşırı tüketim olduğunu savunmuş.
Tüm bunları harmanlayınca benim de bir sor takıldı aklıma:
Et fiyatları böyle ilerlerse iİslam’da vejetaryenlikle ilgili bir dönüşüm hareketi de Türkiye’den gelir mi acaba?
Özgür