Yönetici neden bırakmaz?
Neden yönetici ve liderler yerlerine yeni insanlar yetiştirmez?
‘Sorunun dışarıda olduğunu düşünmeye başlarsanız buna hemen son verin. Bu düşünce asıl sorunun ta kendisidir’ S.Covey.
Yukarıda yazdığım cümleyi ne zaman okusam her zamana düşünceye dalarım. Hem kendimde hem de etrafımda bu cümleyi doğrulayan o kadar çok olay oluyor ki.
Evet, bir sorun ya da zorluk ile karşılaştığımızda bunun dış kaynaklı olduğuna inanma eğilimimiz çok fazla. Olayları inceleyerek, objektif bir biçimde değerlendirme yapmayı ya son tercih yapıyoruz ya da hiç yapmıyoruz. Hayata dair kendimizi yenileyecek bir alternatif düşünmüyoruz.(Bir önceki ‘Neden B Planı Yapılmalı?‘ yazımda bunu irdelemiştik)
Aslında kendimizi yenilemek ve gelişime ayak uydurmak çağın mutlaka yapılması gereken olgusu ama biz her kademede ve her seviyede bunu öncelik haline getiremiyoruz.
Eğer odaklandığımız konu insanları liderlik eden kişiler olduğuysa, yukarıda anlattığım durumların boyutları biraz daha farklılaşıyor. 1990 yılından itibaren çalışma hayatının içindeyim ve son yedi yılımda da Eğitim Danışmanı olarak görev yapıyorum. Bir çok lider ve yöneticilerle tanıştım, çalıştım, koçluk yaptım. Çok iyi örneklere şahitlik ederken asla yapılmaması gerekenleri de görme ve yaşama fırsatım oldu. Profesyonel yöneticilik yaptığım yıllarda bazı zamanlarda ben de bu hataları yaptığımı şimdi daha iyi anlıyorum. Son yedi yılımda ise verdiğim yönetim eğitimlerinde gördüğüm tablo, tecrübe ettiklerimden pek farklı olmadığını gördüm. Ortak noktaları şu ki; kimse açık sözlü olmayı tercih etmiyor.
Ülkemizde yönetici ya da lider olmanın en cazip yanı alınan ücretin daha tatminkar olacağıdır. Ve kurum çalışanlarının büyük bir çoğunluğu yönetici olmayı bu nedenle isteme eğilimlidir. Bir başka neden de tecrübelerinin ya da eğitimlerinin gereği yönetici olması gerektiği yönündedir. Bir başka neden ise iş sonuçlarının iyi (bazen de çok iyi) olduğunda yönetici olmayı bekleme eğilimidir. Kurumlarda kendi sistemleri gereği bunların arasından seçim yaparak kişiyi yönetici olarak atarlar.
Buraya kadar anlattıklarımın bildiğinizden çok farklı olmadığını düşünüyorum.
İşte tam burada, hem kurumlarda hem de ülke genelinde önemli bir parametrenin kriter dışında kaldığını söylemek istiyorum. Liderlerin ‘Vizyonerliği’. Çünkü lider vizyonu için yürümeye devam etmeli. Ama nasıl?
Liderlik kavramının 1990’larda “vizyon” kavramıyla birlikte telaffuz edilmesi, liderleri ve iyi yöneticileri birbirlerinden ayıran özellikler olarak dikkate almasıyla ilgilidir (Snyder, 1999: 13). Yani lider olmak için sadece kendi kurumunun ya da hizmet verdiğin yerin değil, kendi vizyonunun ve misyonun da olması gerekir.
Bu açıdan başarılı liderler tek adam yerine ekibi olan bir takım oyuncusu gibi, insan odaklı, katılımcı, paylaşımcı, yalın, açık, esnek ve öncü kişi olma özellikleriyle misyon ve vizyon sahibi olan örnek kişidir (Drucker, 2000: 40).
Günümüz Türkiye’sinde yaşadığımız en büyük sorun liderlerin şahsi vizyonerliği ya da daha yalın bir ifade ile vizyonlarının olmamasıdır. Bu durum liderin yönetsel faaliyetlerini kısıtlıyor. Çünkü liderin lider gibi davranmak yerine etkin bir yönetici olmak adına ‘yapılması gereken nedir?’ sorusuna yanıt aramak ile vakit geçirmektedir. (Drucker 2006:129)
Vizyoner lider eğer bugünden geleceği doğru hayal ederse, bu hayale ulaşmak için hedeflerini doğru, gerçekçi, idealist, smart ve uygulanabilir oluşturabilir. Ve tüm sürecin sorumluluğunu da alır.
SORUMLULUK SAHİBİ OLMA, VİZYON SAHİBİ LİDERDE MUTLAKA OLMASI GEREKEN BİR ÖZELLİKTİR.
Yazımın başında S.Covey’in yazısından aldığım alıntının neden en başta yazdığımı belki şimdi daha iyi anlayabilirsiniz. Süreç içerisinde başarılı olunduğunda her şey yolundadır. Takip edilir ve bunun sürekliliği sağlanmaya çalışılır. Ama süreç içerisinde hedeflerin doğru oluşturulmaması ya da yeniden doğru olarak düzenlenmemesi bizleri yanlışa sürükleyebilir. Tam bu anda liderin etkinliğine, vizyonerliğine ihtiyaç vardır.
Yakınlarda yaşadığımız Euro 2016 Avrupa Kupasında yaşanan bir örnek bu kavramı biraz daha irdeleyelim.
Euro 2016 Avrupa Kupaları maçlarında yenilmez denilen takımların yenildiğini, bir üst tura geçmesi zor denilen takımların ise nasıl başarılı olduklarına şahit olduk. Ülkelerin tüm milli takım liderleri olan teknik direktörlerinin her türlü sorumluluğu almaktan çekinmediklerini görürüz. Ama aralarında bazı Teknik Direktörler takımlarının başarısızlığının sorumluluğunu üstlenerek istifa ederler. Buna en son örnek; İngiltere Milli Takımı Teknik Direktörü Hodgson’dır. Takımının çeyrek finalde yenilmesi sonrasında görevini tereddüt etmeden bırakmasını gösterebiliriz.. Vizyoner liderlerin yapması gereken de budur. Çünkü takım çalışanlarının dinamikliği ve en başta konulan vizyonun devamı için yeni yöntemlerin, yeni bakış açılarının, farklı teçrübelerin ve yeni fırsatların devreye girmesi gerekmektedir. Vizyoner liderin asıl sorumluluğu budur. Zamanı geldiğinde kendi misyonun doldurduğunu ve gitmesi gerektiğini bilmesidir.
İşte ülkemizde Liderlik olarak yaşanan en önemli sorunlarından biri de budur; ‘Misyonu dolduğunda ya da vizyonunu yerine getiremediğinde gidememek’. Aslında Liderin lider olduğunun kanıtıdır bu davranış. Ama bunu yapmak ayrı bir cesaret ister. Çünkü sahip olduğumuz güçten vazgeçmeyi tercih etmeyiz. İşte bu tam anlamıyla ‘konumsal güçtür’ ve geçicidir, oturulan koltuğun verdiği güçtür. O koltuğa oturduğu süre zarfında lider sadece kiracıdır. Ama vizyoner bir lider gücünü kendinden alır. Çünkü gücünü içselleştirmiş, etrafındaki insanlar davranışlarını taktir etmiş ve saygı göstermiştir. ’Kişisel Güçtür’ onun gücü, çünkü bu güç istenmez ve talep edilmez. Tüm davranışlarınızın karşılığında başkalarının size verdiği güçtür. Hiçbir şekilde makam koltuğuna bağlı bir güç değildir.
Ne zaman kişi lider olacağına karar verip kişisel misyon ve vizyonerliğini oluşturur, sonrasında misyon tamamlandığında gitmesini bilir, işte o zaman gerçek lider olarak kendini tanımlar ve gelecek nesillere örnek oluşturabilir. Ya da oluşturulan misyona ulaşamıyorsa yine de gitmesini bilir ve yerini başkasına bırakır.
Önemli olan ulaşılamayan başarıya kılıf bulmak değildir. Bu başarıya ulaşacak liderin bulunmasına yol açmaktır. Burada lider yeni misyonu kendine tanımlar ve yoluna geçmişte edindiği tecrübeleri de katarak emin adımlarla devam eder.
Ali Özel
Kaynakça:
-Drucker, P. (2000), Gelecek İçin Yönetim 1990’lar ve Sonrası, İş Bankası Kültür Yay. İstanbul.
-Snyder, N.(1999),Vision,ValuesandCourageLeadershipForQuality Management, The Tree Press, USA.
-Drucker, P. (2006) Klasik Drucker, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları )