Hayatımızda karşımızdaki kişilerle olan ilişkilerimizi yönetme gibi bir dürtüye istemeden
teslim oluruz. Daha da garip olan, kafamızda canlandırdığımız davranış modelini
görmek isteriz. Aslında ana sorun, karşımızdaki kişiyi göründüğü gibi görmeyip,
hayalimizdeki gibi olmasını isteriz. Ne yazık ki hayatın olağan akışında fazla
üstünde durmadığımız durumdur bu ‘kabul’. Anlayacağınız ‘kabul’ sorunumuz vardır.
Aslında ‘Kabul’ bir vitamindir. Hepimiz, olduğumuz gibi kabul edilmeye açlık duyarız. Birlikte olduğumuzda gevşeyebileceğimiz birini isteriz. Pek azımız genel olarak dış dünyayla ilişkilerimizde tamamen “kendimiz” olma cesaretini gösteririz. Ancak yanındayken kendimiz olabileceğimiz, birlikteyken kendimiz olmayı göze alabileceğimiz birini isteriz, zira onun bizi kabul edeceğini biliriz.
Gariptir, başkalarını kabul eden ve onları oldukları gibi beğenenler, başkalarının
davranışlarını iyi yönde değiştirmede en başarılı olanlardır. Başka insanların nasıl davranmaları gerektiği üzerine katı kişisel kurallar oluşturmayınız. Karşınızdakine “kendi olma hakkını” tanıyınız. Biraz tuhaf bir insansa, bırakın öyle olsun. Sizin her yaptığınızı yapmasını ve her beğendiğinizi beğenmesini beklemeyiniz. Sizin yanmazdayken rahatlamasını sağlayın.Bir psikologun ifade ettiği gibi;
“HİÇ KİMSE, BİR DİĞERİNİ YENİDEN BİÇİMLENDİRME KUDRETİNE SAHİP DEĞİLDİR; ANCAK, KARŞINIZDAKİNİ OLDUĞU GİBİ BEĞENMEKLE, ONA KENDİSİNİ DEĞİŞTİRME GÜCÜNÜ VERMİŞ OLURSUNUZ’’.
Psikanalistler insanların daha iyi olmalarına nasıl yardım ederler? Hasta kendisini olduğu gibi kabul edecek birisini bulmuştur. Yaşamında ilk kez; korkularını, utandığı şeyleri açığa çıkarır ve doktor da şaşkınlık, dehşet ve ahlaki yargılama göstermeksizin dinler. Tüm “utanç verici” özelliklerine ve kusurlarına rağmen onu kabul eden bir insanoğlu bulduğu için, kendisini kabul edilebilir görür ve yeniden daha iyi bir yaşama doğru yoluna devam eder. Bir psikanalistin dediği gibi: “Eğer insanlar ‘kabul’ konusunu gerçekten uygulasa, çok kısa sürede işimizden oluruz.”
Herkesin açlığını duyduğu birinci sihirli şey kabuldür. Tüm dünyaya karşı duran, insanların en acımasızı dahi, kendisinin kabul görmesine gereksinim duyar. Örneğin; Hitler etrafına kendisini beğenmekte olan insanlardan ufak bir gurup toplar ve her gittiği yere onları da beraberinde götürürdü. Gençlik çeteleri; toplumun başka kesimlerince ya da ailelerince kabul görmeyen bu çocukların,
çete üyelerince kabul görerek biraz kişisel önem, biraz da ait olma duygusu kazanmaları sonucu ortaya çıkmaktadır.
İnsanları oldukları gibi kabul ederseniz onlar sizden şu beş mesajı almış olurlar:
-Ben varım.
-Ben doğalım
-Seviliyorum
-Değerliyim.
-Güvenebilirim.
Eğer oldukları gibi kabul etmezseniz bunların tersini algılarlar.
-Ben yokum
-Ben doğal değilim.
-Sevilmiyorum.
-Değerli değilim.
-Güvenemem.
Yapmanız gerekenler, insanları oldukları gibi kabul edin. Kendileri olmalarına izin verin. Sizin kendisini beğenmeniz için kusursuz olmasında ısrarcı olmayın. İnandığınız doğruları yaşaması adına ona baskı ve diretme uygulamayın. Aynının yapmasını beklemeyin.
Her şeyden önemlisi kabul konusunda pazarlığa girmeyin. Asla şöyle demeyin “Bunu veya şunu yaparsan veya bana uyacak biçimde bazı yönlerini değiştirirsen, sana kabul gösteririm. Bu göstermemiz gereken ilgi ve sevgiyi bazı şartlara bağlamaktır.
KISACA HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA KENDİNİZİ BIRAKIN. FARKLILIK KADAR BÜYÜK ZENGİNLİK YOKTUR. BUNUN KEYFİNİ ÇIKARIN..
Ali Özel
Kaynak: Canten Kaya