Uzun zamandır ‘Nöromarketing’ konusu üzerine çalışıyorum. Okuduğum tüm yazılar bu tekniğin etikliğini tartışıyor. Tamam anlıyorum bu tartışmayı ama hayata bakıldığında iki tür insan görüyoruz
İKNA EDİLENLER YA DA İKNA EDENLER
Bu perspektiften bakıldığında bir şekilde ikna ediliyoruz, ister farkına var istersen farketme, durum bu.
Nöromarketing kavramının en ünlü isimlerinden Martin Lindstrom son kitabında (Brandwashed) çok çarpıcı bilgileri paylaşmış. Kitabın başında marka orucu tutmak istemiş ve buna sadece altı ay dayanabilmiş (detayları sonraki yazımda paylaşacağım).
Yani ne kadar bilinçli olursanız olun, bir şekilde marka tuzağına düşüyorsunuz. O zaman etiklik kavramını tartışmakta kısıtlı bir durum oluşturuyor.
Tüm firmaların önce yaptıklarına bakıldığında marka yaratmak ve strateji belirlemektir. Bu satışı olumlu yönde mutlaka etkiler (belkide tek başına). Bir de buna satış ekibinin nöromarketing mantığıyla yaklaşması iş sonuçları çok yukarılara çıkabilir ve firma daha fazla kar edebilir duruma ulaşır. Rekabette bir adım daha önde olma fırsatını yaratır.
Satış yapanların asla unutmaması gerken, müşteriden önce onu beynine bir şekilde ulaşabilmesidir.
İşte tam bu noktada satış yapanlar mutlak surette düşünme yapılarını değiştirmeleri ve geliştirmeleri gerekmektedir.
ÇÜNKÜ MÜŞTERİLERDE ARTIK ESKİ MÜŞTERİLER DEĞİL……
Sevgiyle kalın……
Ali Özel